14 Şubat 2020 Cuma

Hikaye içinde hikaye



Bu yazının kelimeleri :  büyüteç ,filtre ,gölge ,sırt çantası, kablo, dağ , baykuş, erguvan ,kırmızı ,twitter

"En iyi hikayeler kendi kendilerini yazanlardır belki de  ve attığın  o ilk adımdır yolun geleceğini belirleyen dönüm noktası ..." oturup twitter ı açıp eski yazılarına bakmak gelmişti Sezin in aklına birden bu cümle de oradan çıkıp gelmişti . Uzun süredir yeni bir roman üzerinde çalışıyordu ama tıkanmıştı , hep böyle olurdu zaten bir cevap aradığında o cevap illa ki başka yerlerden çıkar gelirdi. İlk kez ne zaman yazmaya başladığını hatırlamıyordu, herkes gibi yazmayı öğrenince olmadı ki dedi kendi kendine , yazmayı öğrenmeden de yazacağım diye tutturur, birşeyler karalar sonra annesine söylediklerini yazdırmaya kalkardı. Ama uzun yıllar ve 5 kitap sonrasında bu son roman ilerlemiyordu . Rahat yazmak için bir dağ evine gelmişti ,dışarıdaki karlı ormana şöyle bir baktı. 10 gündür bu güzel yerdeydi , burayı işleten insanlar haricinde kimseyi görmemek mi içimi sıktı kitlendim böyle acaba diye düşündü Sezin aslında olabilirdi, normalde bu tür bir sakinlik halinde yazmazdı ki. İstanbul un her yanında gitmeyi sevdiği kafeler vardı , içinden neresi gelirse oraya gider bir yandan insanları gözlemler bir yandan yazardı . Günlük hayatın akışını izleyip oradan hikayeler çıkarıp sonra üzerine kendi hayat deneyiminden bazı şeyler ekleyerek yazmıştı o beş kitabı da ama bu kez farklı hikayeler anlatması gerektiğine inandırmıştı nedense kendisini . Tuhaf diye düşündü sırt çantasından bilgisayarı   çıkarırken yayınevindekiler de beni okuyanlar da benzer bir kitap beklerken tarzım aslında çok sevilirken neden farklı bir roman yazmam gerek diye düşündüm ki ? 

Tam o sırada telefon çaldı ,arayan Müge ydi , heyecanla açtı telefonu:
" Tam da sana sorulacak bir sorum vardı nasıl da bilirsin :) " Müge sordu : " Aa ne oldu ki ? ben yarın akşam yemeğe geliyorsun değil mi diye hatırlatmak için aradım ." " Ben onu tamamen unuttum ya kitap yazmak için dağ evine geldim haftaya dönmeyi planladım ." " Hadi ya çok güzel ve büyük bir yemek olacaktı konuşmuştuk ya ah sen unutursun böyle hep , yazdın mı peki bitti mi roman ? " " Hayır ya bitmedi sadece genel bir yol haritası oluşturabildim , on  günde yirmi sayfa yazamadım ,biliyorsun bir alışkanlığım var kırmızı bir defter alıp önce oraya yazarım ilk romandan beri benim için uğurludur. Bu kez onu unuttum , bilgisayara yazıyorum belki de ondandır. " " Olabilir belki farklı bir deftere yazmayı denesen ? Bana soracağın şey neydi Sezin ? Aradığımda sana soracağım bir şey var demiştin ? " "Aslında yazı ile ilgiliydi soracağım ben bu kez farklı bir kurgu yapmaya kalkıştım ve her zamankinden farklı birşey yazıyorum , o yüzden dağa geldim ama doğru yaptığımdan emin değilim artık . Sence eskisi gibi bir roman yazmayı mı denemeliyim ondan mı ilerlemiyor? Müge " " Sen hep kendini aşmaya odaklı birisi oldun be canım aynı şeyleri yazıp durmak sana yetmiyor olabilir bu çok normal ,farklı birşey tasarlamak isteyebilir insan bir süre sonra . Yazmaktan vazgeçip yeni birşeye bile başlayabilirsin şu an kendini öyle ifade etmek istemiyorsan . Bir yanında yaratıcılık olur hep ama , orası kesin bak. Hatırlıyor musun ? Liseden sonraki yaz seramik kursuna gitmiştik değişiklik olsun diye sen ne çok sevmiştin biz 3 günde sıkılmıştık sen tüm ayı bitirmiştin sonra evde de bir sürü şey yapmıştın , bende hala o günlerden kalma bir baykuş var seramik mesela  Sezincim :)  Bir de orası fazla sessiz olabilir sen kalabalık yerlerde yazmayı severdin eskiden sanki? " " Off haklısın sanırım evet çok okunmak güzel ama belki de aynı anda başka şeyler yapmaya da alışkınım ya ben düşünsene aynı türden şeylerden bahseden 5 farklı romandan sonra benzer bir şey yazmak hiç gelmiyor içimden .  Sen seramik dedin az önce değil mi tabi ya bak buradan farklı bir şey çıkarabilirim , biraz tarih biraz bilim kurgu içeren birşey yazmayı deniyorum da .. Çok teşekkür ederim Mügecim. " " Rica ederim canım ya, yarın gelmiyorsun döndüğünde görüşelim lütfen Sezincim "" Olur canım ya süper olur hatta öğle yemeği keyfi yapalım seni çok güzel bir yere götüreceğim " " Anlaştık  , ben ofise döneyim iş zamanı artık, görüşürüz. "" Görüşürüz canım ." 

Uzun telefon konuşması Sezin için çok yararlı olmuştu. Artık nereden başlaması gerektiğini biliyordu, öncelikle olayın genel kurgusunu değiştirecek seramik konusunda birşeyler bulmalıydı . Karar vermişti burada sadece temel bir kurgu oluşturup asıl romanı İstanbul a dönünce yazmaya başlayacaktı. Haftasonunda orada kalması yeterliydi Pazartesi döner biraz keyif yapar ve Salı başlardı , aklımdaki sırayla devam ettirebilirsem 1 ay bile sürmez bu kitabı yazmak düye düşündü gülümsedi. Ne acayip filtreler taşıyorduk insanlar olarak zihnimizde , bazen çevremizdekiler Müge'nin ona yaptığı gibi elimize bir büyüteç alıp kendi içimize bakmamızı herşeyi daha doğru görüp değerlendirmemizi sağlıyordu . Müge  bir konuda daha haklıydı o insanların etrafındaki varlığından ve iletişimden besleniyordu, kalabalık bir yerde yazmak iyi gelecekti . Seramik hariç ne olsaydı bu romanın çatısında , eski kitaplarına da bir gönderme içerse fena olmazdı sanki insanlarda merak yaratmak için. Her romanında mutlaka bir çiçekten bahseder onunla ilgili bir bölüm olurdu . Seramik yapmaya ilk başladığı atölyenin bahçesinde erguvanlar vardı , evet İstanbul da erguvanlar açınca şehir çok güzel olurdu şehirden de bahseden bölümler de  eklenebilirdi . Çok rahatlamıştı, kendisine çay koydu, bilgisayarın başına oturdu, şarjın bittiğini fark etti, kabloyu  alıp bilgisayarı şarja taktı. Kendi kendine gülümseyerek yazmaya başladı ,ne istediğini bulmuş olmak çok güzeldi. Yıllar önce yazdığı o tweet doğruydu en iyi hikayeler kendi kendini yazıyordu.... 

4 Şubat 2020 Salı

Rüzgarlı bir gün

Bu yazının kelimeleri : 
Rüzgar, kahve, sapan , güneş , mandalina, tablo, sandık , su, kulaklık , kupa


Rüzgârlı bir gündü yine , bu şehrin rüzgarı hep böyle eser zaten ama bana iyi geliyor diye düşündü Tuna, çocukken de böyleydi rüzgarı arkasına katıp koşmayı severlerdi mahalledeki çocuklar ile . Kuzeni Ali ye onun aksine dokunurdu rüzgar, lodos her çıktığında nefes alamaz olurdu astımı yüzünden .Saçma gelirdi Tuna ya bu durum , ellerinde sapanlar koştururken sokakta öyle rüzgarlı  bir günde tümü ile nefessiz kalmıştı da o hafta sonunu o da evde geçirmişti sıkılmasın misafir diye düşünüp . Ali ve ailesi uzun yıllardır Fransa da yaşıyordu , Nice de şehrin yakınında bir kasabadalardı önce sonra şehrin merkezine geçmişlerdi. Ali ile yüzyüze görüşmeyeli en az  5 yıl olmuştu .Tuna bir ara iş için Paris e gitmişti , zamanı varken ona da gidip görmek istemişti ama onun da şans eseri İstanbul da olduğunu öğrenmişti aradığında. Tuna pek tesadüflere inanan birisi değildi ama ne zaman görüşecek olsalar bir aksilik oluyordu son beş yıldır, bu ona garip gelmişti düşününce .
Sabahın altısında nereden gelmişti aklına Ali bilmiyordu. Erken uyanmak son iki yıldır alışkanlık olmuştu , beş buçuk gibi kalkıp biraz evde spor yapıyor , sonra havuza gidip yarım saat yüzüyor .Geri dönüp duş alıyor kahvaltı yapıyor, gazetelere bakarken bir kahve içip öyle çıkıyordu evden . Ama işe yaramıştı , eskisinden daha enerjik hissediyordu kendini . Ev halkı uyanmadan uyanmış spor yapmış sonra onlarla kahvaltı etmiş oluyordu , bu hem onun için hem tüm aile için . Çocukları da eşini de biraz görmüş ve hiç günün stresini yüklenmeden iyi zaman geçirmiş oluyordu böylece. Birden Ali nin neden aklına geldiğini hatırladı . Masanın üstünde onunla katıldıkları bir bowling turnuvasında kazandıkları madalyalar ve kupa vardı. Normalde çalışma masasında durmazdı bunlar ama çocuklar akşam oyun oynarken dolaptan birkaç şey çıkarmışlardı bunlarla da oynamış kupa kazandıklarını hayal etmişlerdi, güldü kendi kendine. Çocukluk güzel şeydi, hayal kurmayı ne zaman bırakıyordu insan acaba ? Ya da hayal kurmayı hep biliyorduk hep yapıyorduk ama büyüdüğümüz zaman herşey farklı bir boyutta göründüğü için önemsemez mi oluyorduk kurduğumuz hayalleri ? Almina nın bir hayal defteri tuttuğunu ve her yeni yılda hayal panosu yaptığını hatta ona da yaptırmaya çalıştığını  hatırladı . Karısı  hala yaratıcı yanını beslediği için, tasarım işi yaptığı için hayal kurmaktan vazgeçmiyordu belki de.bir yanımızın çocukluk neşesinde kalması mı gerekliydi ki hayal kurmaya devam etmeyi başarmak ya da gerekli durumlarda ciddi gerekli durumlarda hayalci biri olmak için ? 
Güneş yavaş yavaş yükseliyordu hava da ısınmıştı sanki , büyükannesi bu lodosun arkası kar derdi hep hava durumuna baktı telefonundan evet  2 gün sonra kar yağacak gibi görünüyordu. Kendine hatırlatma yazmaya karar verdi telefondan, Ali yi akşam ara- neler yapıyor öğren - Evet mesajla whatsapp la olmuyordu iletişim yeterince. Yüzyüze görüşemesen de sesini duymak iyi geliyordu insanların . Tuna güldü kendi kendine işi yüzünden bütün gün telefon görüşmeleri yapıyordu ondan belki  gün bittiğinde hiç konuşmak gelmiyordu telefonla içinden ."Bir bardak su iç" diye seslendi Almina , evet her sabah içmesi gerekliydi güne başlarken su içme alışkanlığı yoktu tuhaf bir biçimde, onun için de hatırlatma yapmak zorunda kalıyordu çevresindeki herkes ona , daha çok su iç diye , ofiste bile bu böyleydi .  Hatta ortağı  ofiste yaptıkları son dekorasyonda bu durumu hep hatırlasın diye odasına su içen insanların olduğu bir tablo yerleştirtmişti iç mimar arkadaşına . Sürpriz olmuştu Tuna ya  ama galiba iyi de olmuştu, alem adam şu Mehmet dedi , eğlenmeyi seven keyif insanı diye tabir edilen bir tipti Mehmet cidden , her an bir espri ile kırıp geçirebilirdi toplantılarda ekibi  , bazen ciddi bir toplantının kötü enerjisini dağıttığı bile olurdu bu halleri ile. Doğru bir karar vermişlerdi beş yıl önce birlikte eski işlerinden ayrılıp yeni bir iş kurduklarında birlikte , başlarda ilk 1-2 yıl hayli bocalamışlardı ama sonra herşey yoluna girmişti.Aileden insanlar , eski iş çevreleri , eşleri , hatta eski işyerlerindeki patronları bile destek olmuşlardı . Eski patronları önce karşı çıksa da iki önem verdiği çalışanın ayrılmasına sonunda bir anlaşmaya varmışlardı , eski işyerlerine danışmanlık yapmaya başlamışlardı . Böylece yeni bir işletmenin kurulum sancılarını ve mali sıkıntıları daha kolay atlatmışlardı . İşin ilginci kendi işyerleri büyürken eski işyeri de büyümüştü , sinerji dedi kendi kendine Tuna.  Şu klasik eğitim sunumlarında duya duya sonra kendi eğitim verirken eski işyerindekilere kullanana kullana bu kelimeye ne çok alışmıştı. Eski patronu yeni müşterisi Selim beyin bir sözünü hatırladı : "Tek başımıza olduğumuzda tüm enerjimiz gücümüz kilitli  bir sandıktaymış da onu korumamız gerekiyor gibi davranırız, ilerlemek güç olur , adım adım ilerlenir. Birarada olunca bir ağ içinde bir sürü kurum - kişi ile çalışınca o sandıklar açılır ve tüm enerji hep birlikte daha büyük bir ilerleme yaratır. " Sinerji yi açıklayan bir sürü tanım vardı elbette ama bu cümleleri severdi, zaten Selim bey kelimeleri kullanarak herşeyi anlatabilen herkesi herşeye ikna edebilen bir adamdı . Bir hatırlatma daha yazması gerektiğini fark etti, ayın son günüydü ve gelecek ay için Semih bey ve Mehmet ile planlama yapmaları gerekiyordu. Saate baktı , artık asistanı gelmiş olmalıydı kulaklığını takıp onu aradı , "Semih bey ve Mehmet bey ile bir toplantı ayarlayın gelecek hafta başı uygun olduğumuz bir zamanda" dedi. Ayarlama bitince telefonu kapatıp mutfağa geçti , bu sabah kahvaltı da meyve yemek istiyordu canı yine mandalina ve portakalları aldı kesti , yanına yoğurt ekledi . Bir yandan kahvaltı ederken bir yandan çocukların  ve Almina nın o gün ile ilgili muhabbetini dinledi . Gün güzel başlamıştı , haftasonu da gelmişti , hayal panosu olayını hatırladı birden , Almina dedi şu hayal panosu nasıl yapılıyordu bana bir daha göstersene akşam hatta birlikte yapsak ? Almina çok şaşırdı . "Sen ve hayal panosu ? Tuna çok şaşırttın beni sabah sabah :) "
" Niye canım hep yap diyorsun ya yapmaya karar verdim işte " " Biraz geç oldu ama iki yıl kadar hani karar vermen uzun sürer hep gerçi ama :) Tamam yaparız akşam karton alırım ben gelirken işten eve  , öyle bilgisayarda sanal vb yapmak yok " "Tamam keyifli olacak eminim , çıkalım artık , servis saati geldi çocuklar hadi siz de toparlanın " 
Herkes toparlanırken Tuna bir bardak daha su içti , aferin bana dedi kendine unutmadım bu kez:) Hayal panosuna yerleştireceklerini düşündü evden çıkmadan biraz, evet evet iyi gelecekti bu hayal panosu ona , arada bir tazelenmek yeni fikirlere yer açmak  gerekliydi. Rüzgar ,ona yine iyi gelmişti

12 Ocak 2020 Pazar

Görünmez Kaza

                              






Bu yazının kelimeleri : 


Profesör, dosya, yeşil , yirmi , kar, fincan , göl, köpek, hikaye , zincir 

Mine nin  günü güzel başladı. Çok heyecanlıydı tez sunumunu gerçekleştireceği için , erkenden uyanmış , iki gün önce aldığı elbiseyi ve ceketi giymişti . Saat 8 bile değildi hazır olduğunda , notlarını okudu bir saat kadar, yolda okuyup  kendisine hatırlatma yapmak  için post it lerin üzerine kilit cümleler yazdı . Neyse ki  Selim ile gideceğim üniversiteye bugün, bu heyecan hali ile hayatta araba kullanamazdım diye düşündü .Kahvesini ve portakal suyunu içti, ekmek ve peynir yedi biraz ama yok canı istemiyordu. Her heyecanlandığında böyle olurdu zaten bir şey yiyemezdi kahve ve su ile geçirirdi bütün günü ... Saatine baktı ,9 olmuştu bile , Selim i aradı on dakika sonra gelmiş olacağını öğrenince biraz rahatladı . Sunumu öğleden sonra ikideydi ama gün boyu bir sürü tezi arka arkaya dinleyecekti hocası ve tüm juri , içeriden çıkanlardan biraz tüyo almayı umuyordu. Erken gidip görüşme yapılacak salonun hemen yakınındaki kafede oturacaktı kendi görüşme saatine dek. 
Sabah  2 arkadaşının daha tez savunması vardı , bitirince yanına geleceklerdi ona destek için ,  o da onlar görüşmeye girmeden yanlarında olmak istiyordu. Doktora sürecinin zorlu olduğunu elbette biliyordu ama bu kadarını da tahmin etmemişti. Sosyoloji zorlu bir alana dönüşebiliyordu çok derinliklerine indiğinde yaşadığı ülkede , insanları etkileyen öyle farklı katmanlar vardı ki bakış açısı belirliyordu her şeyi . Uzun uzun konuşmalardan sonra profesörü ile en sonunda dizilerin insanların günlük yaşantısına etkileri konusunda bir çalışma yapmaya karar vermişti. İki yılı bulmuştu tüm süreç altı ay kadar yurtdışında yaşaması gerekince . Hem iş hem keyifti ve  Avustralya 'da bir proje için yerli halkla geçirdiği o 6 ay ona gerçekten başka bir bakış açısı kazandırmıştı.
Çalan telefon tüm düşüncelerinden sıyrılmasına neden oldu , Selim di telefondaki kar yağışı iyice hızlandığı  trafiğin kötü olduğunu on dakika daha gecikeceğini söylüyordu .Sitenin girişindeki bekleme alanına gelip gelemeyeceğini soran arkadaşına evet tabi derken bir an ya kaymam giderken umarım diye düşündü. Çok komikti ama çocukluğundan beri garip bir düşme huyu vardı, gözlerinden de kaynaklıydı biraz bu durum tabi , astigmat - miyop gözlerinin yüksek numarası yüzünden 5 yaşından beri gözlük takıyordu Aslı . Kalın tabanlı kar botlarını giymeye karar verdi. Yeşil rengi çok sevmezdi aslında ama bu botlar ilk günden beri gözüne güzel görünmüştü. Odasına gitti en küçük bavulunu çıkarttı , topuklu ayakkabılarını ve yedek çorap da almalıydı yanına bilgisayarla ve notlarla birlikte sırt çantası ile rahat edemeyecekti. Güldü kendi kendine ,okula taşınıyor gibi oldum dedi. 
Her şeyi minik bavulun içine yerleştirdi . Bavulu ,kapının anahtarlarını ve çantasını da alıp girişe gitti , botlarını ve montunu giyip dışarı çıktı . Asansör için beklerken aklına köpeğini bıraktığı köpek  otelinden alması gerektiği geldi. Rahat ders çalışmak için Şile de bir otele gitmişti üç günlüğüne onu bırakmıştı  otele keyifli olsun o günler boyunca diye , annesine de bırakabilirdi Lucky yi aslında ama otelde eğlenceli zaman geçirsin istemişti. Şu tez savunması güzel geçseydi ondan sonrası kolaydı . İzni başlayacaktı bir hafta sonra da ,doğada 3 gün  onu bekliyordu . Selim , Hale, Can ve Avustralya dan gelecek 2 arkadaşı ile güzel bir kamp planı yapmışlardı. Ne zamandır görmek istediği birkaç göle de gideceklerdi ,arkadaşları Matt ve Sarah la da zaman geçirmiş olacaktı yıllar sonra... 
Aklından geçen düşüncelere dalmışken bekleme salonuna kadar gelmişti bile, güvenliktekiler alışıktı böyle havalarda onun yakınlarında beklemesine, bayağı olmuştu onları da görmeyeli , hatırlarını sordu , Ahmet bey her zamanki gibi kötü hava yüzünden artan romatizmasını anlattı . Murat bey ise çocuklarının spordaki başarılarından bahsetti o beş dakikalık sürede. İçinden herkesin farklı bir  gündemi var şu hayatta dedi kendi kendine Mine , doğduğumuz yer çevremizdeki insanlar nasıl da belirliyordu hayattaki bakışımızı .. Tez savunmasına doğaçlama yapıp böyle bir cümle ile mi başlasaydı acaba? Fazla samimi bilimsellikten uzak mı kaçardı ki ? Sonraki cümlenin içinde biraz istatistiki veri eklerse çok da sırıtmazdı belki de ? Hocası klasik biri değildi onun hoşuna gitmesi muhtemeldi gündelik dil kullanmasının ama ya diğer hocalar onlar klasik insanlar ise? Selim hala gelememişti , on dakika demişti on beş dakika olmuştu , artık dayanamadı tekrar aramak için telefonu eline almıştı ki telefon çaldı dışardayım hadi gel diyordu Selim . Bavul için Murat beyden yardım istedi , giriş çok karlıydı ve düşmek istemiyordu . Arabaya gittiğinde bavulu gören Selim çok güldü . "Her zamanki sağlamcı Mine işte " dedi. " Asla bir şeyi şansa bırakmaz her şeyi planlarsın değil mi canım " ." Evet, haklısın ama ne yapayım çok kar yağıyordu." Bavulu arka koltuğa koydular , arabaya yerleştiler. Yolda çalışırım diye düşünmüştü Mine ama yapamadı . Kar yağışını izleyip Selim ile sohbet etmek daha keyifli gelmişti. "Sana biraz klasik müzik açayım mı ? Vivaldi Dört Mevsim mesela iyi gelir ? " dedi Selim birden . Evet doğruydu bayılırdı , nasıl da iyi tanırdı onu . "evet lütfen canımm" diye cevaplarken birden gözü yola takıldı ." Selim dikkat et araba , araba bize doğru geliyor , yoldan çıkmış gibi hızla!!" Bunu demesi ile Selim in direksiyonu kırması bir oldu , neyseki araba onlara çarpmamıştı ama arkadaki araba onlar kadar şanslı değildi kafa kafaya çarpışmışlardı . Arabadan inip baktılar kaza yapan araçlara, trafik de bu arada durmuştu . Kazaya neden olan aracın ne kar lastiği ne de zinciri olmadığını fark ettiler..Hemen ambulans için 112 yi ararlarken başka bir arabadan inen iki kişi yaralılara müdahale etmeye başladı, Mine de onlara yardım etti. O arada polis de geldi, on dakika sonra ambulans da . Kazaya neden olan arabanın sahibinin durumu daha kötüydü onu hemen götürdüler. Diğer araçta arkada oturan 2 kişi kötü durumda değildi önde olanların da hafif sıyrıkları vardı . Araçlar kaldırılıp yol açılana dek  yaklaşık bir saat geçmişti, herkesin iyi olduğundan emin olan Selim ve Mine yeniden yola koyuldu . Neyse ki okula 10 dakikalık mesafe kalmıştı , ama Mine oldukça endişeli hissediyordu. Sabah grubunda tez savunması yapan ilk arkadaşına yetişememişti, onu telefonla arayıp durumu anlatmış başarılar dileyebilmişti sadece, neyse ki bitişine yetişiyoruz en azından moral veririm Uğur a diye düşündü. 
11 olmuştu ki, kampüse vardılar,  tez savunmalarının yapılacağı  salonun yakınında durdular, saatine baktı Mine , Uğur un çıkmasına daha 20 dakika vardı sunumdan .  Selim in dersi vardı . "Ben seninle içeri kafeye geleyim bir çay içerim sonra derse gider, sunumun öncesi yeniden gelirim . "dedi Mine ye. Mine ona söylemese de  şükretti içinden iyi ki Selim  yanındaydı. O kendisine göre çok daha sakin olurdu böyle durumlarda, Mine nin çok kontrolcü biri olması ise hem yanlış yapma korkusunun verdiği mükemmeliyetçi hallerden hem de ne kadar kolay panik olabileceğini biliyor olmasından kaynaklanıyordu. Bavulu arka koltuktan  almaya çalışırken ayağı kaydı , az kalsın düşüyordu . Selim " Şu bavulu alayım , sen de koluma gir öyle yürüyelim bir görünmez kaza hikayemiz olmasın bari bugün deyip güldü". Mine "iyi ya gül bakalım ben çok paniğim tamam kabul ediyorum " diyebildi sadece. İçeri kafeye geldiklerinde Mine nin arkadaşı Uğur oradaydı . Mine çok şaşırdı , hemen yanına gidip bir sorun olup olmadığını sordu. Tez jurisinden 2 hocanın bir kaza yüzünden yolda kaldığını ve ancak öğleden sonra sunumların yapılabileceğini öğrendi. Selim e dönüp " Evet haklıymışsın bu gerçekten kaza günüymüş ucuz atlatmışız dedi". Selim güldü "herkes çay içer mi" diye sordu ? Mine " ben içerim valla şöyle fincanla olsun ama içimiz ısınsın ."dedi .Uğur ve yeni gelen Ayşen de çay istediler. Selim çay almaya gitmişken onlar dosyalarını açıp birbirlerine nasıl sunum yapacaklarını anlatmaya koyuldular.  Mine içinden bugün çok kaza atlattık ama gün iyi bitecek eminim dedi, çünkü nedense kar yağışı olan günler ona hep iyi gelirdi .
Çocukken de kış geldiğinde daha ilk gün annesine ve babasına sormaya başlardı ne zaman kar yağacak diye. Evet bulmuştu .Tez savunmasına böyle başlayacak , bizi biz yapanları ,çevresel etkilerin neler olduğunu kendi hikayesi ve  kar yağışı ile anlatacak, sonra dizilere lafı bağlayıp bilimsel bölüme geçecekti, kapanış kısmında da bilinmeyen durumlarla ilgili neye bağlayacağını bir türlü bulamadığı o istatistiki açıklamayı görünmez kaza ile eşleştirerek anlatacaktı. Çok rahatlamış bir şekilde Selim in getirdiği çayı içti."hayat, sürprizlerle dolu ama bakmasını ve her şeyi doğru değerlendirmeyi başarırsan çok güzel " dedi kendi kendine .

5 Ocak 2020 Pazar

Sıradan bir Pazar Günü




Bu yazının kelimeleri : Dalga, Düğüm, Bulut , Motorsiklet, Hastane, Terlik, Bakır ,Çan, Şnorkel, Tavuk 

Bir sahil kasabasının yazlık hallerinin gürültüsü ve kışlık hallerinin  ıssızlığı arasında gidip geliyordu Eda nın ruh hali . Geçen 6 ayın  yorgunluğu üstüne öylece hiçbir şey yapmadan durmak bu duruma neden olmuştu. Aklına bir anda üşüşen ne yapsam düşüncesi sonrası en az 15 yolculuk planlayıp vazgeçmek sonra 1 hafta boyunca evden çıkmayıp 7 sezon diziyi oturup izleyeyim dinlenirim demek ... Tam olarak buyum ben işte diye güldü kendi kendine ,  hem hareket bağımlısı  hem de öylece durup evden çıkmayacak kadar ev kuşu ... Çevresindeki herkes biraz böyleydi galiba , beyaz yakalıların sorunu  olabilir miydi bu ? Tatil planları yapmak ,orada eğlenceye etkinliğe koştururken kendini sersem yapmak dönünce dinlenmeye daha çok ihtiyacı olmak . Beyaz yakalı deyimi de hep anlamsız geliyordu ama içinde bulunduğu grubu gayet iyi tanımlıyordu bir yandan bakınca da.

"Bir kedi gibi gerektiği zaman miskinlik yapmayı da bilmek lazım hayatı güzel yaşamak için" diyen yoga hocası geldi aklına.  Yoga yapmak , sürekli aşırı hareket halinde olan bünyesine iyi geliyordu, hoca ilk gittiğinde sakin durmakla ilgili bir sorunun mu var diye sormuştu.En son ağır zatüre yüzünden hastanede yatması gerektiğinde uzun uzun öylece dinlenmişti Eda .Sakin durmak ile ilgili bir sorunu vardı ama  ,ne zaman başlamıştı acaba ? On yaşında olmuştu bu durum galiba ,o yıl ilk kez kampa gitmişti. İzci olmak eğlenceliydi ama her şeyin standart zamanı ve yapılacak çok fazla iş vardı. Bir biçimde her anının dolu olması gerektiğine inanmıştı. Ama sadece 1 haftalık izci kampı değildi bunun nedeni elbette, okulda ,işte ,evde  her yerde insanlar birbirlerine boş zamanlarında ne yaptıklarını sorup duruyordu. Boş zaman olmamalı biçiminde bir yaklaşımı vardı galiba dünyanın gündelik işleyişinin.  Hepimiz her birimiz durmadan hareket halinde olmalıydık , bir şey yapmalıydık. Okumalı ,izlemeli ,spor yapmalı hepsi ama hepsi fazlası ile hareket etmeyi içeren bir sürü faaliyet .
İlk  kez , 12 yaşındayken İngilizce öğrenmeye başladığı  zamanlarda acayip gelmişti bu durum ona, okudukları kitaplarda kendi yaşında çocuklar kitap okumak ve dans etmenin dışında daha önce adını bile duymadığı havada uçmayı ,nehirlerde hızla bir kanoda gitmeyi falan gerektiren sporlar yapıyorlardı .Gerçi o biraz daha büyüyünce çevresindeki insanlar da benzer sporlar yapmaya başlamıştı. Onun için ise hareket etmek yüzmek ve yürümekten ibaretti, saatlerce suda kalabilirdi asla şikayet etmezdi. En çok da dalgalı denizlerde yüzmeyi severdi hatta. Geçen yılki yat tatili çok iyi gelmişti mesela , günde kaç kez yüzdüğünü hatırlamıyordu , denizde olmak ile ilgili çok şey de öğrenmişti hem, gemici düğümü yapabiliyordu artık mesela. Acaba şu yelken kurslarından birine mi gitmeliydi?  Sakin durabildiği tek yer su olmalıydı evet evet bulmuştu. Yelken olmasa da haftada bir de olsa yüzebilse bu kesinlikle ona iyi gelecekti. Ama tabi zihni sakinleştirmek ve öylece anda durmayı öğrenmek de gerekiyordu, artık sürekli hareket hali onu bile yormaya başlamıştı .meditasyonu mu deneseydi acaba şu uygulamalardan birini yükleyip ya da youtube dan birkaç video izleyip ?  En güzeli buydu evet . Bilgisayarını açtı , Youtube da meditasyon diye arattı önce bir eğitim videosu izledi .Çok da sevmemişti bunu eğitimi yüz yüze almak mümkün müydü acaba? birkaç video sonra Mindfulness konusuna denk geldi ,bunu da daha önce duymuştu. O konuda da iki video izledi. Bu kadar bilgisayar başında oturmak onu sıkmıştı, bir reklam gördü birden Mindfulness eğitiminden bahsediyordu hemen yarın akşam başlayacak bir grup vardı üstelik , ekrandaki numarayı aradı ,kayıt yaptırdı.
Telefon elindeyken tavuk söylemeyi düşündü acıkmıştı çok , sonra vazgeçti dışarıda yemeye karar verdi. Fotoğraf albümü gözüne takıldı yine , çok fazla dolmuştu telefon gelecek hafta biraz zaman ayırıp mutlaka bilgisayara aktarmalıyım dedi kendi kendine. Alacağı eğitim ona iyi gelecekti hissediyordu. Birden film izleyesi geldi, arkadaşı Suna yı aradı sinemaya gitmek ister mi diye sordu .Şansına Suna da müsaitti, bir saat sonra hep gittikleri alışveriş merkezinde buluşmaya ve biraz alışveriş yapıp  sonra sinemaya gitmeye karar verdiler. Evet dedi kendi kendine  benim evde çok oturmayı sevmediğim kesin :)Üzerindekileri değiştirdi, makyaj yaptı ,bu mavi rimel bana yakışıyor yine alayım diye düşündü, saçlarını tarayıp güzel parlak bir toka taktı. Terliklerini çıkardı, botlarını giydi, siyah montunu da giyip dışarı çıktı ,motorsikletine bindi, kaskını taktı.
Alışveriş merkezi çok uzak değildi ama yürümek istememişti bugün ,hava çok güzeldi soğuk da olsa , bulut yoktu gökyüzü masmaviydi oysa . Motorsikleti park etti, ilk kata doğru  giderken gelecek haftanın tümü   için plan yaptı 3 arkadaşını daha farklı şeyler yapmak için aradı ,ofisteki yöneticisinden  gelen bir whatsapp mesajını fark etti ona cevap yazdı, bensiz yapamazlar zaten hiç dedi, tuhaf ama galiba bu ihtiyaç hali ona da iyi geliyordu . Sonra bu hafta beni özlesinler deyip güldü, bu tatil haftası eğlenceli bir şehir keyfi olacaktı.
Tam 1. kata çıkmıştı ki arkadaşı Suna yı gördü , spor malzemeleri satan dükkanın önünde bekliyordu. Suna ona gelecek hafta dalgıç olmak için kursa başlayacağını anlattı , Eda daha bir saat önce yüzsem mi diye düşünüp durduğunu hatırlayınca dalgıçlık kursunun şartlarını sordu hemen .Aslında başlangıç kısmına gelebilirim ben de dedi arkadaşına ve şnorkelleri nerede bulabileceklerini satıcıya sorarken buldu bir anda kendini günü fazla mı hızlı ilerliyordu yoksa hep mi böyleydi emin olamadı . Spor mağazasından çıkınca evde dekorasyon mu değiştirsem dedi Suna yı tabak almaya sürükledi, çok güzel bakır bir cezve gördü , onu ve yeni fincanlar alıp çıktı . Minik bakır çan süsler aradılar yılbaşı ağacı için sonra ama sinema saatinin yaklaştığını görünce vazgeçti . Neyse ki biletleri önceden almışım dedi Eda ,koşarak son anda yetişip yerlerine oturmuşlardı .Evet evet hareket etmek Eda ya çok iyi geliyordu , ben böyleyim deyip seçtikleri komedi filmini izlemeye koyuldu. 

Doğumgünü Gecesi

Bu yazının kelimeleri:
Doğumgünü, küpe, deri ceket, hedef tahtası, fotoğraf, tespih , orman, vazo, tenis topu, testere

Küpelerini çıkartıp kutusuna koydu Ayda, bunları kaybetmemem gerek dedi kendi kendine. Fotoğraflara bakmak için telefonu eline aldı, keyifle gülümsedi. Güzel bir gün olmuştu doğumgünü partisi de çok eğlenceli geçmişti.  Bir sürü hediye gelmişti Aralarından en çok beğendiği  özel ,tasarım bir deri ceketti . En yakın arkadaşı Mila almıştı bu ceketi , on gün önce birlikte bakmışlardı çok beğenmişti . "Zevkimi nasıl da bilir sağolsun" dedi kendi kendine .Bir de sevgilisinin aldığı kolye vardı tabi, özel bir tasarımdı, Ayda ona da bayılmıştı. Geri kalan hediyeler hep aynıydı ,hepsi neredeyse her yıl gelen hediyelerdi. İnsanların hediye alırken bir tarzı  mı vardı acaba, kendi zevkleri ne ise karşılarındaki ne sever çok da düşünmeden onu alıyorlardı belki de . Şöyle bir baktı odanın bir köşesine taşıdığı çantalara.. Kupalar, kitaplar, 1 şişe yıllanmış özel Fransız şarabı, bir minik cam heykel, birkaç buket çiçek, fotoğraf çerçeveleri, bir elbise, bir şapka.. Herşeyi yerleştirdi, çiçekleri vazolara koyup odalara dağıttı .
Ertesi sabah tenis maçı yapmaya söz verdiğini hatırladı, bu geceki parti sürprizdi ,2 yakın arkadaşı ile aralarından birinin keyfi yerine gelsin diye yemeğe gittiğini sanıyordu Ayda ama kendini partide bulmuştu, çok güzel  olmuştu ama sürprizleri severdi. Doğumgününe daha 5 gün vardı. Bir yaş daha gelip geçmişti ama iyi bir yıldı ve gelecek yıl için de şahane planları vardı. Tenis maçını iptal etmeyi aklından geçirdi, vazgeçti. 
Tenis beş yaşından beri favori spordu onun için, bir ara profesyonel olma yoluna da girmişti hatta .Ama ortaokulda gittikleri yaz tatilinde  ayağı sakatlanınca bu hayali sona ermişti . Yazlıktaki komşu çocuklarla birlikte hep yaptıkları gibi ormana doğru oynamaya gitmişler, eski bir klübünün önünde testere bulmuşlardı. Kim çalıştırıp ağaç kesmeyi başaracak diye iddiaya girmişlerdi. Hiç kimse yapamamış, son olarak sıra ona geldiğinde , kullanmayı denediği testere elinden fırlamış ayağının 3 yerinden kötü şekilde kırılmasına neden olmuştu .Böylece dünya çapında bir tenisçi olma hayali de suya düşmüştü. O günden beri kendini çok yormadan keyif için tenis oynayabiliyordu sadece.
Kazanın olduğu güne dair en iyi hatırladığı şey onu hastanede görmeye gelen dedesiydi, 2 aydır görmediği özlediği dedesini görünce çok sevinmişti. Hep iyi anlaşmışlardı zaten ,ona okumayı da tenis oynamayı da ilk olarak dedesi öğretmişti. Belki de bu yüzden tenis oynamayı bu kadar sevmişti. Çalışma odasına gitti tenis toplarına baktı şöyle bir , imzalı olanlar da vardı aralarında. Elbette yarın maça evden götürmeyecekti ,klüptekileri kullanacaklardı ama eskiden maça giderken uğurlu kabul ettiği bu imzalı topu hep yanında taşırdı. İmzalı topun olduğu kutunun yanındaki cam vazoya baktı çiçekler onu gülümsetti , bu gece her odaya koyacak kadar çok çiçek de gelmişti . Çalışma odasına pembe olanları koymuştu, aslında karanfilleri çok sevmezdi ama  renklerinden belki  nedense güzel gelmişti bu gece . Saate baktı tekrar sabahın üçü olmuştu bile, uyumadan maça gidecekti bu gidişle.
Gecenin en güzel anı, dart oyununda uzun süre sonra kazanmaktı galiba diye düşündü ,sonunda yatağa gidip uzanmayı başarınca. Nereden baksan 3 yıl olmuştu hedef tahtasının karşısına geçip dart oynamayalı ,ama takımları yenmişti işte . Doğumgünüm diye kazanmamıza izin vermiş olamazlar değil mi diye düşündü. Bu hiç tarzı değildi diğer ekiptekilerin ama , çoğu  işten arkadaşlarıydı oldukça iyi tanıyordu onları. Hepsi yapmak istese Selim yapmazdı o hırs küpü hali ile diye güldü kendi kendine. Aynı pozisyon için aday olmuşlardı bir yıl önce , ikisinden biri ekip lideri olacaktı. Ayda'nın seçildiğini duyunca zarifçe tebrik etmiş ama on dakika sonra elindeki tespihi hırsla çevirirken dağıtmıştı. Açık ofiste olmanın zararları ve yararları  vardı ,  stres de yaratıyordu
galiba. Sonradan tüm sistem değişmiş ikisi de farklı gruplara ekip lideri olmuştu birkaç  ay önce, daha kolay hale getirmişti işin bölümlere ayrılması.
Gelecek haftaki tatili düşündü birden ne kadar da iyi gelecekti bir hafta mola vermek . Sevgilisi, en yakın arkadaşları ve onların eşleri ,üç çift tatile gidiyorlardı . bir arkadaşlarının evinde bir akşam kalıp sonra mavi tura gideceklerdi hep birlikte . Yatağın yanındaki ışığı kapatırken geçen yaz çektirdikleri başucunda duran fotoğrafa baktı daha da iyi hissetti, güzel bir  tatilin hayali ile gülümseyerek uyudu .

20 Aralık 2019 Cuma

Kanalıma Hoşgeldiniz :)

Bu yazının kelimeleri :
Kamyonet,1.Murat,Söğüt ağacı ,Badem,Topuz,Bilye, Camden Town ,Diş,Çanta, Firuze






Kamyonet Gelmedi mi hala? Oğuz bir daha arasan ya şu adamı ? Taşınma şirketi herşeyi getirdi zaten ,bunu da önceden alıp onların getirmesini istesek iyiydi . Of iyi tamam arama ben arıyorum .Alo Salih bey merhaba ,henüz gelmedi kamyonet tam 2 saat oldu bekliyoruz hala. Nasıl yani yol mu kapalıymış ,niye arayıp sormamışlar peki tam yerini evin ? Çıkmaz sokak mı , ama bu civarda öyle bir yer yok ki .1. Murat caddesine girince  düz devam edecekler, ikinci aralıktan sola girince ilk site zaten . Yok hayır caddenin diğer tarafına gitmiş o zaman geri dönecek ,tamam tamam çok teşekkür ederim.
Oğuz, on dakikaya geliyormuş kamyonet ,sen karşılayıp yerleştirecekleri yeri göstersen de yapsalar olur değil mi? Çıkmam lazım ama biliyorsun , e ne yapayım bu müşteriyi kaybedelim mi yani? Tabi ki de biliyorum bugünün büyük kısmını bu işe ayırmıştım zaten evi son haline getirelim diye ama özel bir durum bu , o benim ilk müşterim hatrını kıramam ki ,uğuruna çok inanırım zaten . 
Feyza hanım hem saçına topuz yapmamı hem de makyaj yapmamı istedi . Tahminen 3 saat kadar sonra eve varmış olurum. Tamam benimle gelsin Selin  ,zaten ha burada ha yanımda ha evde ne farkeder ki , elindeki tablete ve telefonuna bağlı yaşıyor .Orada da olsa oyun oynayacak,instagram -snapchat için hikaye çekip duracak . Sorun olmaz , tanıyorlar onu da uzun süredir, hem öyle tipler değiller. Hadi kızım gidelim, hatırladın Feyza hanımı sen de değil mi , oğlu Mert de evdeymiş  bahçede keyif yaparsınız birlikte .Ben de o sırada saçını makyajını yaparım Feyza hanımın .
Çantam neredeki acaba arabanın anahtarını bulalım . Hadi bin ,navigasyona bakayım bir neresi rahat acaba, a çok iyi yollar açık görünüyor, çabuk varacağız. Müzik açayım değil mi , bu da güzeldi ama niye sevmedin ki? Ama tabi sen sadece o tuhaf İngilizce müzikleri dinle zaten , gören de Camden Town  dolaylarında büyümüş bohem bir tipsin başka bir şey dinleyemezsin kulakların acır sanacak . Ya tabi tabi sen hep laf yetiştir zaten böyle .Ergenim gerginim diye pankart da açabilirsin mesela o da olur:))  Neyse geldik ,şu söğüt ağacının altına park edeyim ben en iyisi, bu güneşte çok iyi oldu gölgede yer bulmak . Camden Town  nereden mi çıktı bilmem , orayla ilgili bir haber okudum sabah internette ondan galiba. Bir de senin yaşlarındayken Londra ya gitmiştim , halam orada yaşıyordu Fethiye ye taşınmadan önce, sevmiştim orayı .Hatta baban ile ilk evlendiğimizde biz de taşınmaya karar vermiştik sonra babanın işleri iyi gidince burada kaldık. Ya tabi sen de az konuşursun çünkü ya, oflayıp puflama , kabul et bana benziyorsun . Badem benim benim, ya evet tanıyor tabi bu tatlı köpek beni yıllar oldu, aldığında Feyza hanım beş yıl öncesinden beri yani her ay görüşüyoruz sonuçta. Bence de çok tatlı, evet elbette alabiliriz artık , yeni evimizin bahçesi de evin etrafındaki parklar da bir köpeği bakabileceğimiz kadar geniş . Taşınalım haftaya bir tatile de gidip dönelim sonra alırız ama bak söz ver her sabah ve akşam sen gezdireceksin. Ben mamalarını aşılarını falan hallederim ,ötesine karışmam . 
Merhaba Feyza hanım , nasılsınız? Kızımla geldik ama bu kez, sormadım size, tabi tabi bahçede hava alsın onlar biraz hep telefon - tablet ile yaşıyorlar. Mert nasılsın? Sağol ben de iyiyim. A bilye mi onlar dekorasyon için mi kullanılıyor artık ,demek maket yapıyorsun bunlarla heykel gibi birşey galiba kolay gelisin .Kızım ben içeri geçiyorum , sen Mert ile bahçede kal olur mu ? 
İş çantamı da alayım , e nereye gidiyorsunuz nasıl birşey yapalım bu kez Feyza hanım, sergi demek tamam ona göre ayarlarım ben  . Çok yakışıyor bu renk size iyi ki bu renk bir kıyafet seçmişsiniz akşam için ,turkuaz rengi tam da , sizin firuze küpeler vardı sanki görmüştüm daha önce onlarla da çok güzel olur. Biz mi haftaya taşınıyoruz. Sonra bir hafta kadar tatil , dönüşte de biraz düzenleme devam eder tabi . Haklısınız, bu renk far daha iyi olacak bununla , hayır bu seri yeni. Moda artık influencer olayı ile ilerliyor malum bilinen bir moda bloggerı ile yapmışlar. Bilmem ki izlenir mi sizce ?  Biliyorum tabi siz o konuda hayli iyisiniz , kimsenin youtube ile işi yokken sizin kanalınız vardı , her hafta ne yayınlanacak diye beklerdim. Devir öyle bir devir haklısınız ,herşey internette oldu . A saçma da gelmiyor değil bana bazen düşünsenize tüm o bilgilerin kayıtlı olduğu başka biryer yok . Ne bileyim kitap söz konusu olunca özellikle kağıt halini seviyorum ben galiba, kağıt kokusunu duymam sayfayı çevirmem lazım elimle. Günün birinde kesin bu hissi veren yazılım da yaparlar. Ama haklısınız ben gidip döneyim tatilden siz Bodrum a geçmeden  bir bakalım youtube kanalı işine, yeni bir şeyler yapmak istiyorum ben de nice zamandır, açalım makyaj kanalını, adı mı ? E kuaför dükkanım ile aynı olsa, olmaz diyorsunuz, doğru heryerde olan isim olmaz. Sizce ne olsun ? E bir hikayesi var o karışımın tabi, bakım için yaptığımı diyorsunuz değil mi? E o zaman bakım kanalı olsun bu sadece makyaj kanalı değil . Camomile galiba ingilizcesi papatyanın . Neyse düşünelim buluruz bir isim elbette. Saçınızı açayım artık ,makyaj bitti . Olur ben yaparken siz de tabletten bana benzer sayfaları gösterin öyleyse . Çok heyacanlandım . Bu pek hayal edilebilir birşey değil , bizim zamanımızda biz büyürken böyle işler yoktu ki... Sevda'nın Bakım Odası olsa? çok klasik .. Seivda  Retouch ,olur kulağıma güzel geldi . Çoook teşekkür ederim, e posta adresim vardı sizde geçenlerde bir saç modeli yollamıştınız ya oraya gönderebilirsiniz. Ben de bakayım bu yolladıklarınıza , evet evet doğru  adres,  e posta kullanıyorum elbette sürekli, son haline ben dönünce getiririz . Bitti saçınız da, beğendiniz mi ? Her zamanki gibi , yok siz özel bir müşterisiniz olmaz daha fazlasını alamam  , hep uğurlu olduğunuzu söylerim ya zaten malum ,bakın yine işimi değiştireceksiniz nasipse. Çok teşekkürler,  2 hafta sonra görüşürüz o zaman . Selin kızım hadi gidiyoruz, dişçi randevun mu yok o yarın bugün değil , dişçin arayıp değiştirdi çünkü. Tamam herkes kendi müziğini dinlesin , en az 2 saat sürer bu saatte yol . Takmadan kulaklıklarını bir haberim var . Youtube de kanal açıyorum,Feyza hanım ile konuştuk şimdi  , evet süper bence de çok heyecanlıyım . Tamam yardım edersin tabi birlikte de video çekeriz, çok eğlenceli olacak . Peşin peşin anlaşalım ama "Kanalıma Hoşgeldiniz" demeyeceğiz:) 

15 Aralık 2019 Pazar

Vapurda Sabah Monologu



Bu yazının kelimeleri:
Sorumluluk, Louvre Müzesi,Tate Modern Müzesi,Werder Bremen ,Gece Simidi, Fındık Ağacı, Priz, Rüzgar, Pencere, Martı, Willy Brandt ,Bale

Herşey bir Perşembe günü İstanbul da Kuzguncuk da bir evin 3. katında başlamış benim için . Aylardan Temmuz muş ve hava bugünkü gibi çok sıcakmış. Biraz  rüzgar essin de nefes alayım diye tüm  pencereleri açmaya çalışırken tutmuş annemin sancısı  ,ahşap merdivenlerden zor indirmişler onu , iki saate gelmişim dünyaya neyse ki.
O eve dair herşeyden çok yan taraftaki bahçenin fındık ağacını hatırlıyorum. O evde arkadaşım Selim yaşardı ağacı da dedesi dikmişti zaten , biz çocuklar o bahçedeki ağaçların tepesinde dolanırdık yazları hep. Dedesi severdi bizi ama kızardı bazen ağaçlara zarar vereceğiz diye, bir gün  o ağaca salıncak yapmaya kalkışmıştık da dalları kırılmıştı, o gün ağaçların da canının acıyabileceğini canlı olduklarını öğrendim ben. Gidip de ziraat mühendisliği okumayı denemem   ondandır belki bilemedim şimdi,  1 yıl sonra bıraktım bana göre değilmiş diye o ayrı tabi .
Haklısın böyle uzun uzun konuşmam ben kolay kolay eskilerden hele hiç de vapura binince anılar canlandı herhalde. Sen bilgisayarını aldın değil mi? Bende sadece üzerinde çalıştığımız son çıktılar var çünkü toplantı için. Ne anlatıyordum ben ? A evet bahçeden bahsediyordum değil mi? Sokakta top oynamak yerine orada toplanır hikayeler anlatırdık bazen birbirimize. Futbol oynamak dışında en çok bunu severdim. Hani herkes Fenerbahçe Galatasaray falan tutar ya benim favori takımım Werder Bremen di. Evet haklısın , tuhaf belki buradakileri de sevmediğimden tüm oyuncuları maçları ezbere bilmediğimden değil aslına bakarsan ama Almanca okudum hep okullarda ben , dili öğrenince kültürü de öğrenirsin ya o hesap. Şu ekolden bu ekolden derler ya insanlara ben de Alman ekolünden olurum olsa olsa. İstanbul Erkek Lisesinden mezun oldum zaten , üstüne üniversite zamanı gelince burada 1 yıl okudum ama sevmedim bölümü ,Almanya ya gidip orada bitirdim üniversiteyi 2  yıl daha  kaldım çalışmak için de toplam 7 yıl  yaşadım dile kolay...
İşimi hep çok severek yaptım bak o ayrı birşey.. Çalışmak bir tür oyun gibi oldu hep benim için iş değil de, sorumluluk almaya başladığım 13 yaşından beri bu böyle . Ne mi oldu e o yaşta hayat biraz değişti ailenin maddi durumu iyiyken kötü oldu, biraz da harçlık çıkarayım diye yazları çalışmaya başladım video kiralama dükkanında, evet önce kaset sonra video kiralayan dükkanlar vardı eskiden hatta en son CD film kiralayanlar e işin içine internet girdi artık kalmadı öyle şeyler hepimiz her an her yerden izliyoruz. Dükkanda bazen geç saatlere kadar çalışırdım uzak değil eve diye rahattı , dükkanı ben kapatırdım. Yandaki fırından gece simidi alır yerdik komşu dükkanlardaki arkadaşlarla günü öyle kapatırdık, ne keyifli günlerdi, hala görüşürüz çoğuyla.
Martılar ne güzel uçuyor değil mi, iyi ki bugün araba ile karşıya geçmek yerine vapura binmişiz.Şu yarım saatlik vapur yolculuğunda ne çok şey anlattım yahu hiç de geveze biri değilimdir aslında bilirsin. Bugün konuşmak geldi içimden herhalde.şarjım da azalmış  , inince bir yerde kafede oturalım da  şarj edeyim ,yedek şarjı evde unutmuşum .toplantı öncesi vakit var zaten .İstanbul Modern in yeni yerini gördün mü? Eski yerini çok severdim ,ilk açılıştan itibaren her sergiye gittim galiba. Evet haklısın Pera Müzesi de güzeldir ama antrepo içinde olması ayrı bir hava veriyordu bence . Tabi elbette Louvre değil haklısın da çok ayrı konseptler ve büyüklük söz konusu orada ,kaç seferde bitirdim hepsini bilmiyorum galerilerin .  5 gün üst üste  gitmiştim galiba , büyüleyici idi. Her şeye rağmen modern sanatı da çok seviyorum ben sanırım , klasikler elbette güzel bilinmeli görülmeli ama ne bileyim herkesin zevki farklı işte. Tate Modern favorim olmuştur her zaman , iş için farklı yerleri dolaştıkça görme şansı oldu bayağı bir müzeyi de yerinde. Gelecek yaz bizim gezi grubu var ya 1 ay boyuna sadece müze gezeceğimiz bir tur yapalım diyoruz. Seni hiç konuşturmadım ben bugün ama değil mi kusura bakma , şu rapor bitsin de sunuma hazır olsun anlaşma net olarak yapılsın diye son bir hafta çok sıkı çalıştık ya , zihnimi boşaltma ihtiyacım oldu galiba. Sen de kitabı yarılamışsın bir yandan konuşurken benimle . Willy Brandt biyografisi mi o , güzel mi bari ? Bitir  o zaman da alıp senden ben de okuyayım . Bale gösterisine gideceğiz akşam bak telefon hatırlattı siz de gelsenize?
Vapur yanaşmış bile hadi inelim de birer kahve içelim hem de toplantı sunumunun üzerinden geçelim.

Hikaye içinde hikaye

Bu yazının kelimeleri :  büyüteç ,filtre ,gölge ,sırt çantası, kablo, dağ , baykuş, erguvan ,kırmızı ,twitter "En iyi hikayeler ...