Bu yazının kelimeleri : sincap , astronot ,Fatih Sultan Mehmet , pizza, Neşet Ertaş, sigara ,istatistik , Cumartesi , telefon ,kovboy
Selim , sabah her zamanki gibi erken uyandı . Telefonun Neşet Ertaş tan güzel bir türkü ile çalan alarmını kapattı ve yataktan fırladı . Banyoya gitti , duş aldı , dişlerini fırçaladı , saçını kuruttu .
Spor yapmaya başlamam lazım yeniden dedi kendi kendine . Önce doğru beslenmeye de başlaması gerekiyordu .
Giyinip mutfağa gitti , buzdolabını açtı . Dolapta çok sayıda konserve yemek ve akşamdan kalan pizza vardı , kahvaltılıklar dışında . Bunlarla sağlıklı yaşanmaz olsa olsa sağlıksız ölünür diye mırıldandı . Seda evde olsa yine karamsar yanından uyarmışsın derdi . Bir de söylenme de sigarayı bırak derdi tabi.
Çocukken bir fotoğrafta gördüğü kovboydan özenmişti ilk olarak sigara içmeye, beş yaşında anca vardı . Filmlerdeki kovboy kahramanları da severdi zaten , zorla bir su tabancası bi de kovboy şapkası aldırmıştı kendine o yaz yazlığa gitmeden önce . Bizimkilerin yanına gideceğim haftaya neyse ki özledim onları da keyifle yüzmeyi de dedi . Havuzda yüzme fikrini bir türlü sevememişti. Sigarayı çok içmeye başladığımdan beri nefesim kötü yahu “ şu domates ve yumurtayı da karıştıralım da bi omlet yapalım bari ... günde 1 paket çoktu tabi ama iş öyle stresli olmuştu ki son 1 yılda ancak böyle idare edebiliyordu , avuntuydu da işte aslında babasının deyimi ile züğürt tesellisi ...
bir Cumartesi günü işe gitmek ona zor geldi . Masanın üstünde oğlunun ona Doğumgününde hediye olarak yaptığı uzay gemisi maketin gördü ve gülümsedi . Başka şartlarda , başka ülkede olsa astronot olmayı ne çok istediğini hatırladı bir zamanlar . Oğlu doğduğunda yani Londra da yaşadıkları zamanlarda müzeleri gezerken ne çok anmıştı o zamanları , sonra istatistik işini de sevmişti ama sayılar ile arası hep iyi olmuştu zaten . Londra ile ilgili en çok özlediği şey ormanda sincaplar eşliğinde koşmaktı.
Cep telefonu çaldı papatyalardan tacı ile ona gülümseyen fotosu ile Seda arıyordu . Saat farkına rağmen her sabah mutlaka konuşurlardı, eşi ailesinin Hong Kong daki evindeydi . Açtı telefonu , ben görüntülü arayayım dedi kapattı . Aradı , Seda Günaydın sevgilim dedi bak en sevdiğin yere geldik bugün sen de gör istedim . Uzun uzun konuştuktan sonra kahvaltı etti , bir kahve içti ve evden çıktı .
Telefondan uygulamaya baktı , en açık yol Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak görünüyordu ,oradan geçmek iyiydi bu sabah . Son yedi gün tatile dedi , eşi iki güne gelecekti , sonra 2 haftalık güzel bir tatil onları bekliyordu . Tatilin motivasyonu ile iyi hissetti . Radyoyu açtı , bir Neşet Ertaş türküsü çıktı şansına , gün iyi geçecek dedi ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder