Bu yazının kelimeleri :
Profesör, dosya, yeşil , yirmi , kar, fincan , göl, köpek, hikaye , zincir
Sabah 2 arkadaşının daha tez savunması vardı , bitirince yanına geleceklerdi ona destek için , o da onlar görüşmeye girmeden yanlarında olmak istiyordu. Doktora sürecinin zorlu olduğunu elbette biliyordu ama bu kadarını da tahmin etmemişti. Sosyoloji zorlu bir alana dönüşebiliyordu çok derinliklerine indiğinde yaşadığı ülkede , insanları etkileyen öyle farklı katmanlar vardı ki bakış açısı belirliyordu her şeyi . Uzun uzun konuşmalardan sonra profesörü ile en sonunda dizilerin insanların günlük yaşantısına etkileri konusunda bir çalışma yapmaya karar vermişti. İki yılı bulmuştu tüm süreç altı ay kadar yurtdışında yaşaması gerekince . Hem iş hem keyifti ve Avustralya 'da bir proje için yerli halkla geçirdiği o 6 ay ona gerçekten başka bir bakış açısı kazandırmıştı.
Çalan telefon tüm düşüncelerinden sıyrılmasına neden oldu , Selim di telefondaki kar yağışı iyice hızlandığı trafiğin kötü olduğunu on dakika daha gecikeceğini söylüyordu .Sitenin girişindeki bekleme alanına gelip gelemeyeceğini soran arkadaşına evet tabi derken bir an ya kaymam giderken umarım diye düşündü. Çok komikti ama çocukluğundan beri garip bir düşme huyu vardı, gözlerinden de kaynaklıydı biraz bu durum tabi , astigmat - miyop gözlerinin yüksek numarası yüzünden 5 yaşından beri gözlük takıyordu Aslı . Kalın tabanlı kar botlarını giymeye karar verdi. Yeşil rengi çok sevmezdi aslında ama bu botlar ilk günden beri gözüne güzel görünmüştü. Odasına gitti en küçük bavulunu çıkarttı , topuklu ayakkabılarını ve yedek çorap da almalıydı yanına bilgisayarla ve notlarla birlikte sırt çantası ile rahat edemeyecekti. Güldü kendi kendine ,okula taşınıyor gibi oldum dedi.
Her şeyi minik bavulun içine yerleştirdi . Bavulu ,kapının anahtarlarını ve çantasını da alıp girişe gitti , botlarını ve montunu giyip dışarı çıktı . Asansör için beklerken aklına köpeğini bıraktığı köpek otelinden alması gerektiği geldi. Rahat ders çalışmak için Şile de bir otele gitmişti üç günlüğüne onu bırakmıştı otele keyifli olsun o günler boyunca diye , annesine de bırakabilirdi Lucky yi aslında ama otelde eğlenceli zaman geçirsin istemişti. Şu tez savunması güzel geçseydi ondan sonrası kolaydı . İzni başlayacaktı bir hafta sonra da ,doğada 3 gün onu bekliyordu . Selim , Hale, Can ve Avustralya dan gelecek 2 arkadaşı ile güzel bir kamp planı yapmışlardı. Ne zamandır görmek istediği birkaç göle de gideceklerdi ,arkadaşları Matt ve Sarah la da zaman geçirmiş olacaktı yıllar sonra...
Aklından geçen düşüncelere dalmışken bekleme salonuna kadar gelmişti bile, güvenliktekiler alışıktı böyle havalarda onun yakınlarında beklemesine, bayağı olmuştu onları da görmeyeli , hatırlarını sordu , Ahmet bey her zamanki gibi kötü hava yüzünden artan romatizmasını anlattı . Murat bey ise çocuklarının spordaki başarılarından bahsetti o beş dakikalık sürede. İçinden herkesin farklı bir gündemi var şu hayatta dedi kendi kendine Mine , doğduğumuz yer çevremizdeki insanlar nasıl da belirliyordu hayattaki bakışımızı .. Tez savunmasına doğaçlama yapıp böyle bir cümle ile mi başlasaydı acaba? Fazla samimi bilimsellikten uzak mı kaçardı ki ? Sonraki cümlenin içinde biraz istatistiki veri eklerse çok da sırıtmazdı belki de ? Hocası klasik biri değildi onun hoşuna gitmesi muhtemeldi gündelik dil kullanmasının ama ya diğer hocalar onlar klasik insanlar ise? Selim hala gelememişti , on dakika demişti on beş dakika olmuştu , artık dayanamadı tekrar aramak için telefonu eline almıştı ki telefon çaldı dışardayım hadi gel diyordu Selim . Bavul için Murat beyden yardım istedi , giriş çok karlıydı ve düşmek istemiyordu . Arabaya gittiğinde bavulu gören Selim çok güldü . "Her zamanki sağlamcı Mine işte " dedi. " Asla bir şeyi şansa bırakmaz her şeyi planlarsın değil mi canım " ." Evet, haklısın ama ne yapayım çok kar yağıyordu." Bavulu arka koltuğa koydular , arabaya yerleştiler. Yolda çalışırım diye düşünmüştü Mine ama yapamadı . Kar yağışını izleyip Selim ile sohbet etmek daha keyifli gelmişti. "Sana biraz klasik müzik açayım mı ? Vivaldi Dört Mevsim mesela iyi gelir ? " dedi Selim birden . Evet doğruydu bayılırdı , nasıl da iyi tanırdı onu . "evet lütfen canımm" diye cevaplarken birden gözü yola takıldı ." Selim dikkat et araba , araba bize doğru geliyor , yoldan çıkmış gibi hızla!!" Bunu demesi ile Selim in direksiyonu kırması bir oldu , neyseki araba onlara çarpmamıştı ama arkadaki araba onlar kadar şanslı değildi kafa kafaya çarpışmışlardı . Arabadan inip baktılar kaza yapan araçlara, trafik de bu arada durmuştu . Kazaya neden olan aracın ne kar lastiği ne de zinciri olmadığını fark ettiler..Hemen ambulans için 112 yi ararlarken başka bir arabadan inen iki kişi yaralılara müdahale etmeye başladı, Mine de onlara yardım etti. O arada polis de geldi, on dakika sonra ambulans da . Kazaya neden olan arabanın sahibinin durumu daha kötüydü onu hemen götürdüler. Diğer araçta arkada oturan 2 kişi kötü durumda değildi önde olanların da hafif sıyrıkları vardı . Araçlar kaldırılıp yol açılana dek yaklaşık bir saat geçmişti, herkesin iyi olduğundan emin olan Selim ve Mine yeniden yola koyuldu . Neyse ki okula 10 dakikalık mesafe kalmıştı , ama Mine oldukça endişeli hissediyordu. Sabah grubunda tez savunması yapan ilk arkadaşına yetişememişti, onu telefonla arayıp durumu anlatmış başarılar dileyebilmişti sadece, neyse ki bitişine yetişiyoruz en azından moral veririm Uğur a diye düşündü.
11 olmuştu ki, kampüse vardılar, tez savunmalarının yapılacağı salonun yakınında durdular, saatine baktı Mine , Uğur un çıkmasına daha 20 dakika vardı sunumdan . Selim in dersi vardı . "Ben seninle içeri kafeye geleyim bir çay içerim sonra derse gider, sunumun öncesi yeniden gelirim . "dedi Mine ye. Mine ona söylemese de şükretti içinden iyi ki Selim yanındaydı. O kendisine göre çok daha sakin olurdu böyle durumlarda, Mine nin çok kontrolcü biri olması ise hem yanlış yapma korkusunun verdiği mükemmeliyetçi hallerden hem de ne kadar kolay panik olabileceğini biliyor olmasından kaynaklanıyordu. Bavulu arka koltuktan almaya çalışırken ayağı kaydı , az kalsın düşüyordu . Selim " Şu bavulu alayım , sen de koluma gir öyle yürüyelim bir görünmez kaza hikayemiz olmasın bari bugün deyip güldü". Mine "iyi ya gül bakalım ben çok paniğim tamam kabul ediyorum " diyebildi sadece. İçeri kafeye geldiklerinde Mine nin arkadaşı Uğur oradaydı . Mine çok şaşırdı , hemen yanına gidip bir sorun olup olmadığını sordu. Tez jurisinden 2 hocanın bir kaza yüzünden yolda kaldığını ve ancak öğleden sonra sunumların yapılabileceğini öğrendi. Selim e dönüp " Evet haklıymışsın bu gerçekten kaza günüymüş ucuz atlatmışız dedi". Selim güldü "herkes çay içer mi" diye sordu ? Mine " ben içerim valla şöyle fincanla olsun ama içimiz ısınsın ."dedi .Uğur ve yeni gelen Ayşen de çay istediler. Selim çay almaya gitmişken onlar dosyalarını açıp birbirlerine nasıl sunum yapacaklarını anlatmaya koyuldular. Mine içinden bugün çok kaza atlattık ama gün iyi bitecek eminim dedi, çünkü nedense kar yağışı olan günler ona hep iyi gelirdi .
Çocukken de kış geldiğinde daha ilk gün annesine ve babasına sormaya başlardı ne zaman kar yağacak diye. Evet bulmuştu .Tez savunmasına böyle başlayacak , bizi biz yapanları ,çevresel etkilerin neler olduğunu kendi hikayesi ve kar yağışı ile anlatacak, sonra dizilere lafı bağlayıp bilimsel bölüme geçecekti, kapanış kısmında da bilinmeyen durumlarla ilgili neye bağlayacağını bir türlü bulamadığı o istatistiki açıklamayı görünmez kaza ile eşleştirerek anlatacaktı. Çok rahatlamış bir şekilde Selim in getirdiği çayı içti."hayat, sürprizlerle dolu ama bakmasını ve her şeyi doğru değerlendirmeyi başarırsan çok güzel " dedi kendi kendine .