12 Ocak 2020 Pazar

Görünmez Kaza

                              






Bu yazının kelimeleri : 


Profesör, dosya, yeşil , yirmi , kar, fincan , göl, köpek, hikaye , zincir 

Mine nin  günü güzel başladı. Çok heyecanlıydı tez sunumunu gerçekleştireceği için , erkenden uyanmış , iki gün önce aldığı elbiseyi ve ceketi giymişti . Saat 8 bile değildi hazır olduğunda , notlarını okudu bir saat kadar, yolda okuyup  kendisine hatırlatma yapmak  için post it lerin üzerine kilit cümleler yazdı . Neyse ki  Selim ile gideceğim üniversiteye bugün, bu heyecan hali ile hayatta araba kullanamazdım diye düşündü .Kahvesini ve portakal suyunu içti, ekmek ve peynir yedi biraz ama yok canı istemiyordu. Her heyecanlandığında böyle olurdu zaten bir şey yiyemezdi kahve ve su ile geçirirdi bütün günü ... Saatine baktı ,9 olmuştu bile , Selim i aradı on dakika sonra gelmiş olacağını öğrenince biraz rahatladı . Sunumu öğleden sonra ikideydi ama gün boyu bir sürü tezi arka arkaya dinleyecekti hocası ve tüm juri , içeriden çıkanlardan biraz tüyo almayı umuyordu. Erken gidip görüşme yapılacak salonun hemen yakınındaki kafede oturacaktı kendi görüşme saatine dek. 
Sabah  2 arkadaşının daha tez savunması vardı , bitirince yanına geleceklerdi ona destek için ,  o da onlar görüşmeye girmeden yanlarında olmak istiyordu. Doktora sürecinin zorlu olduğunu elbette biliyordu ama bu kadarını da tahmin etmemişti. Sosyoloji zorlu bir alana dönüşebiliyordu çok derinliklerine indiğinde yaşadığı ülkede , insanları etkileyen öyle farklı katmanlar vardı ki bakış açısı belirliyordu her şeyi . Uzun uzun konuşmalardan sonra profesörü ile en sonunda dizilerin insanların günlük yaşantısına etkileri konusunda bir çalışma yapmaya karar vermişti. İki yılı bulmuştu tüm süreç altı ay kadar yurtdışında yaşaması gerekince . Hem iş hem keyifti ve  Avustralya 'da bir proje için yerli halkla geçirdiği o 6 ay ona gerçekten başka bir bakış açısı kazandırmıştı.
Çalan telefon tüm düşüncelerinden sıyrılmasına neden oldu , Selim di telefondaki kar yağışı iyice hızlandığı  trafiğin kötü olduğunu on dakika daha gecikeceğini söylüyordu .Sitenin girişindeki bekleme alanına gelip gelemeyeceğini soran arkadaşına evet tabi derken bir an ya kaymam giderken umarım diye düşündü. Çok komikti ama çocukluğundan beri garip bir düşme huyu vardı, gözlerinden de kaynaklıydı biraz bu durum tabi , astigmat - miyop gözlerinin yüksek numarası yüzünden 5 yaşından beri gözlük takıyordu Aslı . Kalın tabanlı kar botlarını giymeye karar verdi. Yeşil rengi çok sevmezdi aslında ama bu botlar ilk günden beri gözüne güzel görünmüştü. Odasına gitti en küçük bavulunu çıkarttı , topuklu ayakkabılarını ve yedek çorap da almalıydı yanına bilgisayarla ve notlarla birlikte sırt çantası ile rahat edemeyecekti. Güldü kendi kendine ,okula taşınıyor gibi oldum dedi. 
Her şeyi minik bavulun içine yerleştirdi . Bavulu ,kapının anahtarlarını ve çantasını da alıp girişe gitti , botlarını ve montunu giyip dışarı çıktı . Asansör için beklerken aklına köpeğini bıraktığı köpek  otelinden alması gerektiği geldi. Rahat ders çalışmak için Şile de bir otele gitmişti üç günlüğüne onu bırakmıştı  otele keyifli olsun o günler boyunca diye , annesine de bırakabilirdi Lucky yi aslında ama otelde eğlenceli zaman geçirsin istemişti. Şu tez savunması güzel geçseydi ondan sonrası kolaydı . İzni başlayacaktı bir hafta sonra da ,doğada 3 gün  onu bekliyordu . Selim , Hale, Can ve Avustralya dan gelecek 2 arkadaşı ile güzel bir kamp planı yapmışlardı. Ne zamandır görmek istediği birkaç göle de gideceklerdi ,arkadaşları Matt ve Sarah la da zaman geçirmiş olacaktı yıllar sonra... 
Aklından geçen düşüncelere dalmışken bekleme salonuna kadar gelmişti bile, güvenliktekiler alışıktı böyle havalarda onun yakınlarında beklemesine, bayağı olmuştu onları da görmeyeli , hatırlarını sordu , Ahmet bey her zamanki gibi kötü hava yüzünden artan romatizmasını anlattı . Murat bey ise çocuklarının spordaki başarılarından bahsetti o beş dakikalık sürede. İçinden herkesin farklı bir  gündemi var şu hayatta dedi kendi kendine Mine , doğduğumuz yer çevremizdeki insanlar nasıl da belirliyordu hayattaki bakışımızı .. Tez savunmasına doğaçlama yapıp böyle bir cümle ile mi başlasaydı acaba? Fazla samimi bilimsellikten uzak mı kaçardı ki ? Sonraki cümlenin içinde biraz istatistiki veri eklerse çok da sırıtmazdı belki de ? Hocası klasik biri değildi onun hoşuna gitmesi muhtemeldi gündelik dil kullanmasının ama ya diğer hocalar onlar klasik insanlar ise? Selim hala gelememişti , on dakika demişti on beş dakika olmuştu , artık dayanamadı tekrar aramak için telefonu eline almıştı ki telefon çaldı dışardayım hadi gel diyordu Selim . Bavul için Murat beyden yardım istedi , giriş çok karlıydı ve düşmek istemiyordu . Arabaya gittiğinde bavulu gören Selim çok güldü . "Her zamanki sağlamcı Mine işte " dedi. " Asla bir şeyi şansa bırakmaz her şeyi planlarsın değil mi canım " ." Evet, haklısın ama ne yapayım çok kar yağıyordu." Bavulu arka koltuğa koydular , arabaya yerleştiler. Yolda çalışırım diye düşünmüştü Mine ama yapamadı . Kar yağışını izleyip Selim ile sohbet etmek daha keyifli gelmişti. "Sana biraz klasik müzik açayım mı ? Vivaldi Dört Mevsim mesela iyi gelir ? " dedi Selim birden . Evet doğruydu bayılırdı , nasıl da iyi tanırdı onu . "evet lütfen canımm" diye cevaplarken birden gözü yola takıldı ." Selim dikkat et araba , araba bize doğru geliyor , yoldan çıkmış gibi hızla!!" Bunu demesi ile Selim in direksiyonu kırması bir oldu , neyseki araba onlara çarpmamıştı ama arkadaki araba onlar kadar şanslı değildi kafa kafaya çarpışmışlardı . Arabadan inip baktılar kaza yapan araçlara, trafik de bu arada durmuştu . Kazaya neden olan aracın ne kar lastiği ne de zinciri olmadığını fark ettiler..Hemen ambulans için 112 yi ararlarken başka bir arabadan inen iki kişi yaralılara müdahale etmeye başladı, Mine de onlara yardım etti. O arada polis de geldi, on dakika sonra ambulans da . Kazaya neden olan arabanın sahibinin durumu daha kötüydü onu hemen götürdüler. Diğer araçta arkada oturan 2 kişi kötü durumda değildi önde olanların da hafif sıyrıkları vardı . Araçlar kaldırılıp yol açılana dek  yaklaşık bir saat geçmişti, herkesin iyi olduğundan emin olan Selim ve Mine yeniden yola koyuldu . Neyse ki okula 10 dakikalık mesafe kalmıştı , ama Mine oldukça endişeli hissediyordu. Sabah grubunda tez savunması yapan ilk arkadaşına yetişememişti, onu telefonla arayıp durumu anlatmış başarılar dileyebilmişti sadece, neyse ki bitişine yetişiyoruz en azından moral veririm Uğur a diye düşündü. 
11 olmuştu ki, kampüse vardılar,  tez savunmalarının yapılacağı  salonun yakınında durdular, saatine baktı Mine , Uğur un çıkmasına daha 20 dakika vardı sunumdan .  Selim in dersi vardı . "Ben seninle içeri kafeye geleyim bir çay içerim sonra derse gider, sunumun öncesi yeniden gelirim . "dedi Mine ye. Mine ona söylemese de  şükretti içinden iyi ki Selim  yanındaydı. O kendisine göre çok daha sakin olurdu böyle durumlarda, Mine nin çok kontrolcü biri olması ise hem yanlış yapma korkusunun verdiği mükemmeliyetçi hallerden hem de ne kadar kolay panik olabileceğini biliyor olmasından kaynaklanıyordu. Bavulu arka koltuktan  almaya çalışırken ayağı kaydı , az kalsın düşüyordu . Selim " Şu bavulu alayım , sen de koluma gir öyle yürüyelim bir görünmez kaza hikayemiz olmasın bari bugün deyip güldü". Mine "iyi ya gül bakalım ben çok paniğim tamam kabul ediyorum " diyebildi sadece. İçeri kafeye geldiklerinde Mine nin arkadaşı Uğur oradaydı . Mine çok şaşırdı , hemen yanına gidip bir sorun olup olmadığını sordu. Tez jurisinden 2 hocanın bir kaza yüzünden yolda kaldığını ve ancak öğleden sonra sunumların yapılabileceğini öğrendi. Selim e dönüp " Evet haklıymışsın bu gerçekten kaza günüymüş ucuz atlatmışız dedi". Selim güldü "herkes çay içer mi" diye sordu ? Mine " ben içerim valla şöyle fincanla olsun ama içimiz ısınsın ."dedi .Uğur ve yeni gelen Ayşen de çay istediler. Selim çay almaya gitmişken onlar dosyalarını açıp birbirlerine nasıl sunum yapacaklarını anlatmaya koyuldular.  Mine içinden bugün çok kaza atlattık ama gün iyi bitecek eminim dedi, çünkü nedense kar yağışı olan günler ona hep iyi gelirdi .
Çocukken de kış geldiğinde daha ilk gün annesine ve babasına sormaya başlardı ne zaman kar yağacak diye. Evet bulmuştu .Tez savunmasına böyle başlayacak , bizi biz yapanları ,çevresel etkilerin neler olduğunu kendi hikayesi ve  kar yağışı ile anlatacak, sonra dizilere lafı bağlayıp bilimsel bölüme geçecekti, kapanış kısmında da bilinmeyen durumlarla ilgili neye bağlayacağını bir türlü bulamadığı o istatistiki açıklamayı görünmez kaza ile eşleştirerek anlatacaktı. Çok rahatlamış bir şekilde Selim in getirdiği çayı içti."hayat, sürprizlerle dolu ama bakmasını ve her şeyi doğru değerlendirmeyi başarırsan çok güzel " dedi kendi kendine .

5 Ocak 2020 Pazar

Sıradan bir Pazar Günü




Bu yazının kelimeleri : Dalga, Düğüm, Bulut , Motorsiklet, Hastane, Terlik, Bakır ,Çan, Şnorkel, Tavuk 

Bir sahil kasabasının yazlık hallerinin gürültüsü ve kışlık hallerinin  ıssızlığı arasında gidip geliyordu Eda nın ruh hali . Geçen 6 ayın  yorgunluğu üstüne öylece hiçbir şey yapmadan durmak bu duruma neden olmuştu. Aklına bir anda üşüşen ne yapsam düşüncesi sonrası en az 15 yolculuk planlayıp vazgeçmek sonra 1 hafta boyunca evden çıkmayıp 7 sezon diziyi oturup izleyeyim dinlenirim demek ... Tam olarak buyum ben işte diye güldü kendi kendine ,  hem hareket bağımlısı  hem de öylece durup evden çıkmayacak kadar ev kuşu ... Çevresindeki herkes biraz böyleydi galiba , beyaz yakalıların sorunu  olabilir miydi bu ? Tatil planları yapmak ,orada eğlenceye etkinliğe koştururken kendini sersem yapmak dönünce dinlenmeye daha çok ihtiyacı olmak . Beyaz yakalı deyimi de hep anlamsız geliyordu ama içinde bulunduğu grubu gayet iyi tanımlıyordu bir yandan bakınca da.

"Bir kedi gibi gerektiği zaman miskinlik yapmayı da bilmek lazım hayatı güzel yaşamak için" diyen yoga hocası geldi aklına.  Yoga yapmak , sürekli aşırı hareket halinde olan bünyesine iyi geliyordu, hoca ilk gittiğinde sakin durmakla ilgili bir sorunun mu var diye sormuştu.En son ağır zatüre yüzünden hastanede yatması gerektiğinde uzun uzun öylece dinlenmişti Eda .Sakin durmak ile ilgili bir sorunu vardı ama  ,ne zaman başlamıştı acaba ? On yaşında olmuştu bu durum galiba ,o yıl ilk kez kampa gitmişti. İzci olmak eğlenceliydi ama her şeyin standart zamanı ve yapılacak çok fazla iş vardı. Bir biçimde her anının dolu olması gerektiğine inanmıştı. Ama sadece 1 haftalık izci kampı değildi bunun nedeni elbette, okulda ,işte ,evde  her yerde insanlar birbirlerine boş zamanlarında ne yaptıklarını sorup duruyordu. Boş zaman olmamalı biçiminde bir yaklaşımı vardı galiba dünyanın gündelik işleyişinin.  Hepimiz her birimiz durmadan hareket halinde olmalıydık , bir şey yapmalıydık. Okumalı ,izlemeli ,spor yapmalı hepsi ama hepsi fazlası ile hareket etmeyi içeren bir sürü faaliyet .
İlk  kez , 12 yaşındayken İngilizce öğrenmeye başladığı  zamanlarda acayip gelmişti bu durum ona, okudukları kitaplarda kendi yaşında çocuklar kitap okumak ve dans etmenin dışında daha önce adını bile duymadığı havada uçmayı ,nehirlerde hızla bir kanoda gitmeyi falan gerektiren sporlar yapıyorlardı .Gerçi o biraz daha büyüyünce çevresindeki insanlar da benzer sporlar yapmaya başlamıştı. Onun için ise hareket etmek yüzmek ve yürümekten ibaretti, saatlerce suda kalabilirdi asla şikayet etmezdi. En çok da dalgalı denizlerde yüzmeyi severdi hatta. Geçen yılki yat tatili çok iyi gelmişti mesela , günde kaç kez yüzdüğünü hatırlamıyordu , denizde olmak ile ilgili çok şey de öğrenmişti hem, gemici düğümü yapabiliyordu artık mesela. Acaba şu yelken kurslarından birine mi gitmeliydi?  Sakin durabildiği tek yer su olmalıydı evet evet bulmuştu. Yelken olmasa da haftada bir de olsa yüzebilse bu kesinlikle ona iyi gelecekti. Ama tabi zihni sakinleştirmek ve öylece anda durmayı öğrenmek de gerekiyordu, artık sürekli hareket hali onu bile yormaya başlamıştı .meditasyonu mu deneseydi acaba şu uygulamalardan birini yükleyip ya da youtube dan birkaç video izleyip ?  En güzeli buydu evet . Bilgisayarını açtı , Youtube da meditasyon diye arattı önce bir eğitim videosu izledi .Çok da sevmemişti bunu eğitimi yüz yüze almak mümkün müydü acaba? birkaç video sonra Mindfulness konusuna denk geldi ,bunu da daha önce duymuştu. O konuda da iki video izledi. Bu kadar bilgisayar başında oturmak onu sıkmıştı, bir reklam gördü birden Mindfulness eğitiminden bahsediyordu hemen yarın akşam başlayacak bir grup vardı üstelik , ekrandaki numarayı aradı ,kayıt yaptırdı.
Telefon elindeyken tavuk söylemeyi düşündü acıkmıştı çok , sonra vazgeçti dışarıda yemeye karar verdi. Fotoğraf albümü gözüne takıldı yine , çok fazla dolmuştu telefon gelecek hafta biraz zaman ayırıp mutlaka bilgisayara aktarmalıyım dedi kendi kendine. Alacağı eğitim ona iyi gelecekti hissediyordu. Birden film izleyesi geldi, arkadaşı Suna yı aradı sinemaya gitmek ister mi diye sordu .Şansına Suna da müsaitti, bir saat sonra hep gittikleri alışveriş merkezinde buluşmaya ve biraz alışveriş yapıp  sonra sinemaya gitmeye karar verdiler. Evet dedi kendi kendine  benim evde çok oturmayı sevmediğim kesin :)Üzerindekileri değiştirdi, makyaj yaptı ,bu mavi rimel bana yakışıyor yine alayım diye düşündü, saçlarını tarayıp güzel parlak bir toka taktı. Terliklerini çıkardı, botlarını giydi, siyah montunu da giyip dışarı çıktı ,motorsikletine bindi, kaskını taktı.
Alışveriş merkezi çok uzak değildi ama yürümek istememişti bugün ,hava çok güzeldi soğuk da olsa , bulut yoktu gökyüzü masmaviydi oysa . Motorsikleti park etti, ilk kata doğru  giderken gelecek haftanın tümü   için plan yaptı 3 arkadaşını daha farklı şeyler yapmak için aradı ,ofisteki yöneticisinden  gelen bir whatsapp mesajını fark etti ona cevap yazdı, bensiz yapamazlar zaten hiç dedi, tuhaf ama galiba bu ihtiyaç hali ona da iyi geliyordu . Sonra bu hafta beni özlesinler deyip güldü, bu tatil haftası eğlenceli bir şehir keyfi olacaktı.
Tam 1. kata çıkmıştı ki arkadaşı Suna yı gördü , spor malzemeleri satan dükkanın önünde bekliyordu. Suna ona gelecek hafta dalgıç olmak için kursa başlayacağını anlattı , Eda daha bir saat önce yüzsem mi diye düşünüp durduğunu hatırlayınca dalgıçlık kursunun şartlarını sordu hemen .Aslında başlangıç kısmına gelebilirim ben de dedi arkadaşına ve şnorkelleri nerede bulabileceklerini satıcıya sorarken buldu bir anda kendini günü fazla mı hızlı ilerliyordu yoksa hep mi böyleydi emin olamadı . Spor mağazasından çıkınca evde dekorasyon mu değiştirsem dedi Suna yı tabak almaya sürükledi, çok güzel bakır bir cezve gördü , onu ve yeni fincanlar alıp çıktı . Minik bakır çan süsler aradılar yılbaşı ağacı için sonra ama sinema saatinin yaklaştığını görünce vazgeçti . Neyse ki biletleri önceden almışım dedi Eda ,koşarak son anda yetişip yerlerine oturmuşlardı .Evet evet hareket etmek Eda ya çok iyi geliyordu , ben böyleyim deyip seçtikleri komedi filmini izlemeye koyuldu. 

Doğumgünü Gecesi

Bu yazının kelimeleri:
Doğumgünü, küpe, deri ceket, hedef tahtası, fotoğraf, tespih , orman, vazo, tenis topu, testere

Küpelerini çıkartıp kutusuna koydu Ayda, bunları kaybetmemem gerek dedi kendi kendine. Fotoğraflara bakmak için telefonu eline aldı, keyifle gülümsedi. Güzel bir gün olmuştu doğumgünü partisi de çok eğlenceli geçmişti.  Bir sürü hediye gelmişti Aralarından en çok beğendiği  özel ,tasarım bir deri ceketti . En yakın arkadaşı Mila almıştı bu ceketi , on gün önce birlikte bakmışlardı çok beğenmişti . "Zevkimi nasıl da bilir sağolsun" dedi kendi kendine .Bir de sevgilisinin aldığı kolye vardı tabi, özel bir tasarımdı, Ayda ona da bayılmıştı. Geri kalan hediyeler hep aynıydı ,hepsi neredeyse her yıl gelen hediyelerdi. İnsanların hediye alırken bir tarzı  mı vardı acaba, kendi zevkleri ne ise karşılarındaki ne sever çok da düşünmeden onu alıyorlardı belki de . Şöyle bir baktı odanın bir köşesine taşıdığı çantalara.. Kupalar, kitaplar, 1 şişe yıllanmış özel Fransız şarabı, bir minik cam heykel, birkaç buket çiçek, fotoğraf çerçeveleri, bir elbise, bir şapka.. Herşeyi yerleştirdi, çiçekleri vazolara koyup odalara dağıttı .
Ertesi sabah tenis maçı yapmaya söz verdiğini hatırladı, bu geceki parti sürprizdi ,2 yakın arkadaşı ile aralarından birinin keyfi yerine gelsin diye yemeğe gittiğini sanıyordu Ayda ama kendini partide bulmuştu, çok güzel  olmuştu ama sürprizleri severdi. Doğumgününe daha 5 gün vardı. Bir yaş daha gelip geçmişti ama iyi bir yıldı ve gelecek yıl için de şahane planları vardı. Tenis maçını iptal etmeyi aklından geçirdi, vazgeçti. 
Tenis beş yaşından beri favori spordu onun için, bir ara profesyonel olma yoluna da girmişti hatta .Ama ortaokulda gittikleri yaz tatilinde  ayağı sakatlanınca bu hayali sona ermişti . Yazlıktaki komşu çocuklarla birlikte hep yaptıkları gibi ormana doğru oynamaya gitmişler, eski bir klübünün önünde testere bulmuşlardı. Kim çalıştırıp ağaç kesmeyi başaracak diye iddiaya girmişlerdi. Hiç kimse yapamamış, son olarak sıra ona geldiğinde , kullanmayı denediği testere elinden fırlamış ayağının 3 yerinden kötü şekilde kırılmasına neden olmuştu .Böylece dünya çapında bir tenisçi olma hayali de suya düşmüştü. O günden beri kendini çok yormadan keyif için tenis oynayabiliyordu sadece.
Kazanın olduğu güne dair en iyi hatırladığı şey onu hastanede görmeye gelen dedesiydi, 2 aydır görmediği özlediği dedesini görünce çok sevinmişti. Hep iyi anlaşmışlardı zaten ,ona okumayı da tenis oynamayı da ilk olarak dedesi öğretmişti. Belki de bu yüzden tenis oynamayı bu kadar sevmişti. Çalışma odasına gitti tenis toplarına baktı şöyle bir , imzalı olanlar da vardı aralarında. Elbette yarın maça evden götürmeyecekti ,klüptekileri kullanacaklardı ama eskiden maça giderken uğurlu kabul ettiği bu imzalı topu hep yanında taşırdı. İmzalı topun olduğu kutunun yanındaki cam vazoya baktı çiçekler onu gülümsetti , bu gece her odaya koyacak kadar çok çiçek de gelmişti . Çalışma odasına pembe olanları koymuştu, aslında karanfilleri çok sevmezdi ama  renklerinden belki  nedense güzel gelmişti bu gece . Saate baktı tekrar sabahın üçü olmuştu bile, uyumadan maça gidecekti bu gidişle.
Gecenin en güzel anı, dart oyununda uzun süre sonra kazanmaktı galiba diye düşündü ,sonunda yatağa gidip uzanmayı başarınca. Nereden baksan 3 yıl olmuştu hedef tahtasının karşısına geçip dart oynamayalı ,ama takımları yenmişti işte . Doğumgünüm diye kazanmamıza izin vermiş olamazlar değil mi diye düşündü. Bu hiç tarzı değildi diğer ekiptekilerin ama , çoğu  işten arkadaşlarıydı oldukça iyi tanıyordu onları. Hepsi yapmak istese Selim yapmazdı o hırs küpü hali ile diye güldü kendi kendine. Aynı pozisyon için aday olmuşlardı bir yıl önce , ikisinden biri ekip lideri olacaktı. Ayda'nın seçildiğini duyunca zarifçe tebrik etmiş ama on dakika sonra elindeki tespihi hırsla çevirirken dağıtmıştı. Açık ofiste olmanın zararları ve yararları  vardı ,  stres de yaratıyordu
galiba. Sonradan tüm sistem değişmiş ikisi de farklı gruplara ekip lideri olmuştu birkaç  ay önce, daha kolay hale getirmişti işin bölümlere ayrılması.
Gelecek haftaki tatili düşündü birden ne kadar da iyi gelecekti bir hafta mola vermek . Sevgilisi, en yakın arkadaşları ve onların eşleri ,üç çift tatile gidiyorlardı . bir arkadaşlarının evinde bir akşam kalıp sonra mavi tura gideceklerdi hep birlikte . Yatağın yanındaki ışığı kapatırken geçen yaz çektirdikleri başucunda duran fotoğrafa baktı daha da iyi hissetti, güzel bir  tatilin hayali ile gülümseyerek uyudu .

Hikaye içinde hikaye

Bu yazının kelimeleri :  büyüteç ,filtre ,gölge ,sırt çantası, kablo, dağ , baykuş, erguvan ,kırmızı ,twitter "En iyi hikayeler ...